24 Aralık 2011 Cumartesi

Sevgilimle yaşayacağım ve sizin imzalı mutsuzluğunuza kıçımla güleceğim

       Missbone'un tweeti ve yeni yazısı yönlendirdi beni bu konuya. Konumuz evlenmeden aynı evde yaşamak.
      Eğer küfür kaldıramayacak insanlar varsa lütfen devamını okumasınlar.
      Herkes ideal eş arıyor. İster inanın ister inanmayın, ben buldum. Mükemmel erkeği buldum. Aşkımdan değil bu söylediğim. Bunu söyleyebildiğim için aşığım ona. Karakteri mükemmel aynı zamanda da yakışıklı. Hadi lan diyen varsa çatlasın orta yerinden. Allah'a binlerce kez şükürler olsun bana bu mutluluğu layık gördüğü için. 
      Ben o kadar seviyorum ve O o kadar mükemmel ki, ben ilerde ne olursa olsun onunla yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmayacağım. 






      Üçüncü bir kişinin dışarıdan asla anlayamayacağı kadar hayranım ben. Eğer ev arkadaşı arasaydım onun kadar titiz, düzenli, saygılı olurdu. Ben ev arkadaşı bulup eve çıkamaz mıyım ? Çıkarım. Peki ben hem dostum, hem arkadaşım, hem sırdaşım, hem sevgilim olan ve yanındayken olmam gereken başka hiçbir yer yokmuş gibi hissettiren insanla neden aynı evde yaşayamıyorum ? Çünkü yaşayamayacağımı düşünenlerin aklı nerede biliyor musunuz ? Bacak aralarında. 
       Hepinizin beynini sikeyim. 
      Aileler küçücük kızlarını evlendiriyor, ama ortada imza olduğundan doğru ve ahlaka uygun oluyor. Kadınlar evlenme çağı gelince evlenip boktan evlilikler yaşıyor, aldatılıyor, ama o deftere imza attı diye yine ahlaka uygun oluyor. Evlilik nedir sizce, birliktelik nedir ? Oraya atılan o imza neyin simgesidir söyler misiniz ? Ben cidden merak ediyorum. O küçük beyninizde o küçük yazı nasıl bir anlam ifade ediyor. Missbone'a mail atıp sevgilisiyle aynı evde yaşamasını yadırgayanlara söylüyorum, namusunuz imza defterindeki imzadan, o yazıdan ibaretse, sadece bir yazıdan ibaretse bana da bir mail atın da ben bir namusunuzu kirleteyim cevabımla. Yani imza namus demek ya, ben de aynen size yazıyla cevap vereyim. 
      İnsanları yargılamaktan vazgeçin artık. Yeter ya. Size ne çok merak ediyorum. Benim imzasız birlikteliğimi eleştirmek sizin boktan evliliğinize mutluluk getirecek mi ? Sizi hunharca aldatan eşlerinizi size bağlayacak mı ? Siz mutsuzluktan sürünmeye devam ederken biz aşık olduğumuz adamlarla mutlu olacağız. Ve sadece sizin anladığınız gibi yataktaki mutluluktan bahsetmiyorum. Biz birlikte yemekler yapıp, birlikte film seyredeceğiz. Ben hayatımın omzunda uyuyacağım ve dünyadaki cennetimi yaşayacağım. Siz benim hakkımda konuşup tüm mutsuzluğunuzla yaşamaya devam ederken, sevgilim ve ben evde birlikte çalışacağız, birbirimizin davalarında birbirimize yardımcı olacağız, birlikte cüppe giyip mahkeme salonlarının tozunu attıracağız sonra evimize gelip birlikte dinleneceğiz. Yaşımız geldiğinde o imzayı atıp çocuk yapacağız. Siz bu arada bizim hakkımızda konuşmaya ve mutsuzca yaşamaya devam edeceksiniz.

20 Aralık 2011 Salı

Ne daha iyi hissettirebilir ki..

     Çok iyi değilim bu ara, çok da yazamıyorum. Ama şu şarkı her seferinde iyi hissettiriyor. Dünyada bana kendimi en iyi hissettiren şey, sevgilimin bana her baktığında, sevdiğini söylemesine lüzum bırakmayan gözleri. Ben de bu şarkıyı her dinlediğimde Hayat'ımın benim için ne kadar büyük bir şans olduğunu hatırlıyorum. :)
http://fizy.com/#s/1ahs2k

10 Aralık 2011 Cumartesi

Kızlar, toplaşın yavrukuslarım

      Kızlar, toplaşın yavrularım. Ufak önerilerim var size :D


      Bu ara bir türlü kombin yapamıyorum. Sürekli ne giysem nasıl giysem deyip duruyorum. Çok güzel kombinler oluyor moda bloglarında. Bazılarını kaydediyorum, ama nereye kadar. Bende olmayan parçalar var kombinlerde, sonra bende olan parçalarla da kombin yok bazen. O yüzden daha çok kombin paylaşın ya da bana öneri verin lütfen  :) Hani şu renkle şunu giy ya da yüksel bel kotu şunla giy, etekle şunu kombinle falan diye. Rica ediyorum :)


      Kirpikler bence kızlar için makyajın en önemli kısımlarından. Gür ve uzun görünsünler diye elimizden geleni yapıyoruz. Benim bir arkadaşımın denediği ve bana önerdiği bir şey var. O da badem yağı. Araştırdım bazı sitelerde kirpikleri döktüğünü falan yazmışlar ama bazıları da çok çok memnun. Arkadaşım rimel bile kullanmıyor çünkü gerek yok. Ben kullanmaya başladım ve gerçekten işe yarıyor. Bazı ürünler kirpikleri gerçekten uzatıyor ama cılızlaştırıyor. Böcek bacağı gibi oluyor. Ama badem yağı hem rengini belirginleştiriyor hem uzatıyor hem de gürleştiriyor. Bende de işe yaradı. Zaten uzun ve kıvrıktı şimdi tek kat rimel yetiyor. Göz içine asla gelmesin. Sadece kulak çubuğuyla kirpiklere sürün dikkatlice. Ama tabi garanti veremem sizde nasıl etki gösterecek, bir zarar verir mi bilemem. Ben her gece yatmadan önce sürüyorum, çok memnunum. Eczanelerde rimel gibi satılıyormuş. Hint yağı ve badem yağı karışımı varmış ve çok iyiymiş. Ama dediğim gibi ben sadece öneriyorum, zararı olursa mesuliyet kabul etmiyorum :) Bunu neden özellikle söyledim ? Çünkü bir makyaj blogunda önerilen ürün zarar vermiş, o kişi de suçlanmış. O yüzden. :)






      Hepimiz pürüzsüz bacaklar isteriz. :) Ama sürekli ağda, epilatör bazen zarar veriyor. Bazı sorunlara yol açıyor. Ben bunun için bir çözüm buldum. Vücut fırçaları satılıyor. Öyle çok para vermenize, özel at kılı fırçalar falan aramanıza gerek yok. Watsonslarda, gratiste falan bulabilirsiniz 4 liraya. Düzenli kullanımda çok işe yarıyor. Eda Taşpınar gibi saatlerinizi bunun için harcamanız gerekmiyor tabi :D. İlk zamanlar 3 günde bir falan yapın, düzelmeyi göreceksiniz zaten. Sonra haftada bir bile yeterli. Nelere iyi geldiğini tahmin edersiniz kızlar. Erkeklerin de okuduğu bir sayfada özel şeyleri açık yazılmasından hoşlanmam çünkü biliyorsunuz ki . :)


      Sürekli ya kilo almaya, ya kilo vermeye çalışıyoruz. Ve kilo değişimlerinde de biliyorsunuz ki vücut deforme oluyor. Sadece kızlarda değil, ani kilo değişimlerinde erkeklerde de oluyor bu sorun. Vücudumuz çatlıyor. Cildimiz yeterli neme sahip olmadığında kiloyla çatlaklar oluyor ve maalesef lazerden başka da tedavisi yok. Yani anahtar nokta nemlendirme. Çok istikrar lazım biliyorum ama her gece yatmadan önce çatlama olasılığı olan bölgeleri nemlendirirseniz, kilo değişimi olsa bile zaten cildiniz nemli olduğundan çatlama olmayacaktır.


       Sürekli oje sürüyoruz, sonra onları temizliyoruz, manikür yapıyoruz, bazen vücudumuza yeteri kadar vitamin alamıyoruz ve tırnaklarımız güçsüzleşiyor. Kalyon diye bir ürün var. Oje gibi direk tırnağa sürdüğünüzde tırnakları güçlendiriyor. Ojeyi sürdükten sonra, üstüne uygularsanız da ojenin ömrünü uzatıyor. 


      Accessorize'daki ürünler mükemmel biliyorum. Ama Six daha mükemmel. Çünkü ürünler çok güzel ve fiyatları çok daha uygun. Boşuna fazla para ödemeyin. Aynı şey iç çamaşırı için Loya markasında geçerli. Aşırı uygun fiyatlar. 


     
       Benim saçlarım baya bir işlemden geçiyor. O yüzden yıkayıp kuruttuğumda kabarık ve dalgalı duruyor genede. Ama Schwarzkopf 'un sıvı saç kremi mükemmel. Sprey şeklinde biliyorsunuz, ıslak saça uygulanıyor ve durulanmıyor. Saçlarımı kurutuyorum ve bildiğiniz düz kuruyor. İşim baya kolaylaşıyor ve yine de çok güzel görünüyor. Hatta övünmek gibi olmasın ( :P ) okulda arkamda oturan kızlar habire saçlarımı övüyorlar. Hatta biri bir gün "Bütün ders saçlarına baktım ne güzel görünüyor" demişti :). Birkaç gün sırıttım.


     İşte böyle. Sizin önerileriniz varsa yorum kısmında paylaşırsanız sevinirim. :)


    

9 Aralık 2011 Cuma

Bu ara çok komik şeyler oluyor.

    Nasıl oluyor anlamıyorum gerçekten ama bu ara çok çok komik şeyler oluyor. İnsanlar saçmalıyor, saçmalayanlar eleştiriliyor, sonra eleştirenler eleştiriliyor. Ama asıl komik olan, kimse işin aslını astarını bilmiyor.
    Hani ağzımıza sakız olan, moda ve makyaj bloglarını eleştiren blogger var ya, nasıl o kadar tepki aldı biliyor musunuz ? Tepki aldı çünkü insanlar yazıyı okudu. Okudular çünkü o insanlar o bloggerın izleyicisiydi. Ne kadar komik aslında, o kadar izleyicisi var, kitapları satıldı ama bunların olmasını sağlayan kişilerden çoğu da moda ve makyaj bloggerı çıktı. Ben olsam utanırdım. 
    Sonra Okan Bayülgen'e pucca konuk oldu. Çocuk yapmak istiyoruz, evlenmek istiyoruz dedi. Kitabın sonu için evlilik teklifi bekledim ama mutlu son olmadı dedi. Çocuk yapmak için adama ihtiyacımız var dedi. Okan lazanyaya neden evlenmek istiyor blogger kızlar dedi. Lazanya da sadece blogger kızlar değil dedi. Yani blogger kızlarla bir alakası yok. Bütün kızlar evlenmek istiyor demeye getirdi. Ve o kadar doğru söyledi ki. Abi itiraf edin hangi kız istemez şöyle romantik bir senaryo ? Erkek kızla mükemmel vakit geçiriyor, hatta kız onun için o kadar özel ki evlenmek için seçiyor onu. Çiçekler sürprizler derken çok orijinal bir şekilde evlenme teklif ediyor. Çok romantik, çok güzel bir düğünle evleniyorlar, süper tatlı çocuklar falan. Ben istemiyorum bu hayatı diyen var mı ? Yok zaten varsa da normal değil bence. Sonra bir yazı yazıldı. Altına yorumları döşediler ve hiçbirinin olayla ilgili tam bir bilgisi yoktu. Programı izleyen de çok azdı.
    Ama bu olanların sadece blog dünyasıyla ilgisi olduğunu mu düşünüyoruz ? Tabi ki hayır. İnsanların gerçeği bilmeseler bile birini mağdur seçip onun üstüne gitme gibi, aslını astarını bilmeden galeyana gelme gibi bir huyu var. Ben lazanyaya tepki gösteren ve bundan gurur duyan, birlik olmuş ve yorumlarla da bu birliği destekleyen gruptan olmaktansa karşılarındaki az kişiden olmayı tercih ediyorum ve bununla gurur duyuyorum. Görmeden inanmama lafının bir anlamı olmalı değil mi ? Hatta gördüğünden bile şüphe et. Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilirken sen görmediğin hakkında nasıl konuşuyorsun ? Ne dedikodu meraklısı, ne gaza gelen bir milletiz biz böyle ? 
     Galata olayında da aynısı olmadı mı ? Hatta şu yazımda da işin görünmeyen ama gerçek yüzünü yazmıştım. Herkes polisleri suçlamıştı ama kimse meydanın ortasına işeyen ve işedikleri yerde sevişen insanları suçlamamıştı. Neden ? Çünkü belirli bir çoğunluk olduğu zaman kimse azınlığın içinde bulunmak istemez. E hani bir düşünceyi çok kişi savunuyorsa yanlış olmasından korkmamız gerekiyordu. Yok ama bizde kimse göze alamaz bunu.
    İnsanlar hiç, bir olayın, bir durumun altında yatan sebebe bakmıyorlar, sebeple ilgilenmiyorlar. Hatta olayı bile doğru düzgün görmüyorlar. Nasıl duymuşlarsa ona inanıyorlar. İşin aslı çok farklı olabiliyor. Blogda yanlış yapmak, yanlış yorumlamak sorun değil o kadar. Aman tanımıyorum bile ne kaybederim diyor olabilirsiniz. Ama gerçekten kaybettiğiniz şey sizin karakterinizle ilgili. Bu bakış açısıyla gittikçe blogtaki kişilerden çok daha fazlasını kaybedersiniz. Hem de istemeseniz de siz zarar görürsünüz.






     Normalde bakkaldan ekmek çalan birine kızabilirsiniz. Victor Hugo'nun "Sefiller" ini okuduktan sonra ben hiç kızamadım. Acaba o insan ne yaşıyor da bir liralık ekmeği çalmak zorunda kalıyor ? Hırsız diye yaftalamak kolay ama gidip yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak, yardım etmek zor geliyor değil mi ? 
     Bunların gerçekten bloggerlarla falan ilgisi yok. İnsanlar yanlış bir kanı etrafında birleşiyorlar ya, o zaman ne kadar çirkin göründükleriyle ilgisi var. Bu sefer midem gerçekten bulanıyor.

8 Aralık 2011 Perşembe

Ödül mimi

    Bitanecik Missbone mimlemiş beni.
   
    Önce hakkımızda 7 gerçeği paylaşıyoruz, sonra da 10 bloggera kendi ödüllerimizi veriyoruz.
    
    1. Saç rengimi sürekli değiştiririm. Çok çabuk sıkılırım. Kızıl, bakır, kumral falan değişir hep. Ama sarı saça ayrı bir tutkum var, onu da yapacağım kesinlikle. :D
    2. Mesela biri bana sinir bozucu bir laf söyledi. Kesinlikle bir karşılık vermem lazım. Ama öyle bir karşılık olmalı ki böyle susup kalsın karşımda. Küfür falan değil zekice bir laf sokmam lazım. Eğer sokamamışsam o lafı, seneler geçse de içimde kalır, kendimi yiyip bitiririm.
    3. Sürprizleri çok severim ama yapacak kişi bana sürprizi olduğunu söylememeli. Çünkü kafamdan öyle hayaller kurmaya başlarım ki yapılan sürprizi de beğenemem mal gibi hayal kırıklığı olur.
    4. Hiç dünyayı gezmek, dünyanın şurasına gidip görmek gibi en büyük hayalim olmadı. En büyük hayalin nedir diye sorsalar cevap veremem. Ancak mutlu bir evlilik, sağlıklı çocuklar ve mesleğimde başarı gibi klasik bir cevap verebilirim.
    5. Sorumluluk almayı ne kadar ertelemek istesem de ikidir rüyamda anne oluyordum ve öyle mükemmel bir his ki yaşım gelmiş olsa, evli olsam hemen çocuk yapardım.
    6. Laf sokmaya çalışan insanlardan nefret ederim. Ben eleştirmek istiyorsam açık bir şekilde yaparım bunu. Karşımdakinin söylediği laf için "lan ne dedi şimdi laf mı soktu bu" gibi ikilemde kalmaktan nefret ederim.
    7. Yüksek sesten ve şiddetten aşırı korkarım. Biri bana çok bağırırsa, yanımdan geçen araba kendini yarışta sanıyorsa, ya da motorsiklet çok yakınımdan geçiyorsa donup kalırım öyle. Gözlerimi bile açamam. Bana yakın biri yanağımı okşamak istediği zaman vuracakmış gibi ürkerim. Gören de çocukluğumda çok dayak yedim sanar da yok değil yani.


     Şimdi 10 kişi yazıyorum. Ama sadece liste yapacağım. Neden yazdığım da bende kalsın :D.


   1. Missbone
   2. Bir İnce Ses 
   3. Jano 
   4. Lazanya 
   5. Leah 
   6. Ezgi 
   7. Mrs. Baros 
   8. Yasemin 
   9. Dream 
 10. Ukturk