30 Haziran 2011 Perşembe

Erkek kaşarı

Erkek tarafı:

   "Abi kız süperdi. Bir iki muhabbet ettik, benim eve gidelim dedim kız hemen kabul etti."
   "Oo iyi balık yakalamışsın. Helal olsun valla. Bir haftada üç kız he!"
   "İşini bileceksin olum. He he."






Kız tarafı:  


   "Dün gece bir adamlaydım. Biraz salaktı ama idare ederdi işte."
   "Dört dörtlük olmasına gerek yok işimi görsün yeter diyorsun yani :)"
   "Öyle tabi. Adamla evlenecek halim yok ya. Güzel bir geceydi yine de."



   Erkek sanıyor ki kız saf, kız sarhoş ne yaptığını bilmiyor . Belki de erkek çoktan kaşar yaftasını taktı.
   Kız biliyor ki herif erkek kaşarı. Her gittiği barda tek derdi kız kapatmak, bir geceyi daha kurtarmak, sonra aynı kafadaki arkadaşlarına ballandıra ballandıra ne kadar motor bir herif olduğunu, her kızı kaldırabildiğini anlatmak.
   Erkek sanıyor, kız biliyor. Fark bu.
   Kız karşısındakinin amacını biliyor. Ama erkek sanıyor ki kızın bir amacı yok.
   Bakın, aslında amaçlar aynı. Amaç sadece ihtiyaç gidermek. İki taraf için de. Yani erkek kızı eve atmış değil, kız kaldırmış değil, skoruna bir sayı daha eklemiş hiç değil. Kızın da hormonları var. Kız da barda tanıştığı erkeği kullanarak ihtiyacını karşılıyor. Aslında kullanma olayı da tek taraflı değil. 
   Sevişme iki taraflıdır. Erkekler neden bunu sırf kendileri yapmış gibi büyütüp bir de kızın arkasından kaşar derler ? Sen hayatın boyunca onlarca kızla beraber oldun, sen de erkek kaşarısın abi o zaman. Bir kızı yaftalarken sebebi seks yapmış olması değil mi ? E senin yaptığın ne peki ? Kadınları bu konuda erkeklerden ayıran nedir ? Hamile kalma olasılığı mı ? Bu olasılığı sıfıra indirgemişse ? Ne bileyim mesela rahmini bağlatmışsa ? Ee hiç bir argümanın kalmadı mı ?
   Erkekler neden ilk sevişmelerinde milli olup bunu kutlarlar ? Sünnet düğünü gibi bir şey mi bu ? Erkekliğe adım mı, ne ? Peki kızlar neden bundan utanırlar ? İki taraftaki de cinselllik hormonudur. Ve iki taraf da sevişir. 
   Üstelik kızlar erkeklere göre şu sebepten üstündür: Seks kesinlikle içinde duygu barındırması gereken bir faaliyettir çoğu kadın için. Anlamlıdır. Hatta o kadar anlamlıdır ki sevdikleri adamla olsun isterler. Yaşayacakları şeye saygı duyarlar, kendilerine saygı duyarlar. Ama erkekler sırf ihtiyaç için önlerine gelen her kadınla yatabilirler. Kendilerine bile saygı duymazlar.
  
   Kadınlar geceyi birlikte geçirir, erkekler eve atar.
   
   Kadınlar sevişir, erkekler yatar.

   Kadınlar bilir, erkekler sanar.

   Aradaki fark budur.

   
  

28 Haziran 2011 Salı

Sevgiliyle Tartışırken

   Sevgiliyle konuşurken çok dikkatli olmak gerekir. Zira küçücük sorunlar balon olup patlar. Amaç küçük bir uçan balon halinde bırakıp, havalanıp gitmesine izin vermek ve mutluluğumuza kaldığımız yerden devam etmektir. Nelere dikkat etmeliyiz?


Kızlar, sözüm size


*Sevgilinin sözlerini sürekli yanlış anlama eğiliminde olmayın. Mesela tartışırken "bıktım" dediyse emin olun tartışmaktan bıkmıştır. "Ne yani benden bıktın mı!?" gibi bir tepki verip çocuğu gerçekten bıktırmayın.


*Konuşurken sesinizin tonunu çok iyi ayarlamazsanız haklıyken haksız duruma düşersiniz. Büyüklük sizde kalsın ki tartışmanın sonunda vicdan azabı çeken siz olmayın.


*Ağlamayın. Tamam çok güzel bir silah biliyorum ama her zaman kullanırsanız etkinliğini kaybedecek bir silah. Dikkat edin bağışıklık kazanmasın.


*Aileleri hakkında belli etmeseler de hassas olabiliyor erkekler. Özellikle anneleri hakkında bir şey söylerken çok dikkatli olun. Ailesine saygı duyduğunuzu hissettirin.


*Kıskançlığın bir dozu var. Her zaman çok kıskandığınızı belli etmeyin. Ona ya da kendinize güvenmediğinizi düşünebilir. Çok tehlikeli bir durumdur bu.


*Demogoji yapmayın. Tartışmanın dışına çıkarsanız söylediklerini yanlış anladığınızı düşünür ve kendini savunmak zorunda hisseder. En sonunda yorulur ve asıl konuyu halledemeden tartışmayı bitirmek ister. Oysa sizin söyleyecek çok sözünüz vardır, içinizde patlar. Az olun öz olun. 


Erkekler,


*Kızlar hassas yaratıklardır. Sakın bağırmayın ve arkadaşınızla tartışır gibi tartışmayın sevdiceğinizle. Kırmamaya özen gösterin.


*Eğer size kendisini sevmediğinizi söylüyorsa emin olun bir kerecik daha sevdiğinizi duymak içindir. Saçma sapan konuşmamasını söyleyerek üzmeyin.


*Karşı taraftan her zaman alttan almasını beklemeyin, arada siz de alttan alın, ortamı yumuşatın. Bir şey kaybetmezsiniz. Aksine sevgilinizin gözünde büyürsünüz.


*Sinirden nasıl konuşacağınızı bilemiyor, kendinizi kontrol edemiyorsunuz ve çoğu zaman kırıyorsunuz. Kırdığınız için özür dilemediğiniz sürece barışmayı beklemeyin.


*Sırf kıskançsınız diye sevgilinizi çok kısıtlamayın. Sizinle birlikteyken kendini olduğundan daha özgür daha mutlu hissetsin, altın kafesteymiş gibi değil.


*Ona küçük sürprizler yapın ;P xD




   


P.S: Aşk, bu çok genel bir yazı, bizle ilgili değil. Lütfen tartışmayalım :)

27 Haziran 2011 Pazartesi

   Çok güzel bir hava. Hem bunaltıcı değil hem açık, serin. Giyindim evi falan toparladım, sevdiceği bekliyorum. Erkek kardeşim, ve iki çocukluk arkadaşımla hep birlikte vakit geçirelim dedik. Ama kendim yemek yapamadım :)). Olsun artık bugün de dışarıdan söyleriz napalım.
   Saçlarımı éLLa'nın ayrıntılı anlatımla öğrettiği ense topuzundan yaptım. Ve başardım bu sefer :). Bence güzel oldu. Eh inşallah sevgili de beğenir.



Çok ayıp

   Geçenlerde sevgilimle Balmumcu'daki Aslı Börek'e gittik. 4 kişilik masaya oturduk. Yanımızda laptop ve notlarımız var. İki de çay söyledik ders çalışıyoruz. Dışardayız, masaların arasında gezinen bir kadın var belli ki oranın işletmecisi. Biraz zaman geçti aradan. Bütün masalar da henüz dolu değil. Kadın geldi bize yan masaya geçmemizi rica etti. Yan masa 2 kişilik ve iki kişinin bırak diğer eşyalarını yemek yeseler tabakları zor sığar. Şimdi belli biz orada öğrenciyiz ders çalışıyoruz sürtük. O kadar not ve laptopla o masaya sığamayacağımız da senin sürtüklüğün kadar açık ve net. "Biz oraya sığmayız ama." dedim. Kadın isterseniz içeri geçin dedi. 4 kişilik müşterileri geldiğinde bizim masamıza oturacaklarmış. Ama yani daha ortada müşeri bile yok. Ya 4 kişi gelirlerse diye bizi oturduğumuz yerden kaldırıyor.


 Restoran ya da bar değil ya sadece cafe yani. Durum ne kadar ciddi olabilir ki. İnsan müşteriyi henüz ortada olmayan müşteriler için masadan kaldırır mı ? Bu ne terbiyesizlik ya. Ben tabi sinirlendim yok biz kalkalım dedim. Kadın böyle ellerini açtı eh bir zahmet havasında. Hayır yani biz on saat oturup iki çayla kalkmayız o şekilde masayı işgal etmek bence saygısızlık zaten. Ama sen iki kuruş fazla kazanacağım diye o saygısızlığı yapamazsın.


Neyse kalktık içeri gittik hesabı ödemeye, sevgilim "Bu yaptığınız çok ayıp, gerçekten çok ayıp. Her şey para değil. Umarım bu zihniyetinizi değiştirirsiniz." dedi. Kadın hiçbir şey diyemedi.Çıktık, gittik. Bir daha hayatta adımımı atmam. 

24 Haziran 2011 Cuma

Benim için, bir kerecik

   Çok istediğim bir şey var. Şu yazıyı okuyup bir kerecik "Allah'ım şu naçizane blog sahibesinin duasını kabul et, amin."  der misiniz rica etsem :)) Sinerji yaratırız belki. Söz ben de sizin isteğiniz için edeceğim. :)  Yazın sen de bana et diye valla edeceğim. :)

22 Haziran 2011 Çarşamba

Mim: Hakkımdaki 7 gerçek

      Ezgi'cim beni mimlemiş. Benimle ilgili 7 gerçek yazmam gerekiyormuş. Biraz uzun oldu sanırım ama napalımmm :)


 1. Tembel olduğumdan çok düzenli olamasam da aşırı titizim. Hatta ellerim konusunda takıntılıyım, elli kere yıkarım. Yaz aylarında bile sürekli krem sürmek zorunda kalırım. Yemek yedikten sonra ağzımı yıkamazsam kendimi pis hissederim.


 2. Saçlarım her zaman yapılı olmalıdır yoksa bütün gün asık surat olurum, kendimi berbat hissederim. Kendimi nasıl geliştirdiysem bu konuda, 20 dk içinde kuaförden çıkmış gibi olabilirim. :)


 3. Özellikle sevgilim söz konusu olduğunda çokkkk kıskancım. Kadın olması yeterlidir; kuzeni, çocukluk arkadaşı, hatta cafede yan masada oturan gudubet bir kız bile olsa farketmez. Sevgilimin başına kese kağıdı geçirmek gibi planlarım yok tabi ama eros misali herkese bir sevgili bulup mutluluktan etrafına özellikle sevgilime bakamayacak hale getirmek isterdim herkesi.


 4. Ölümden inanılmaz korkarım. Kendi ölümüm değil bahsettiğim, sevdiklerimi kaybetmek. Tabi ki herkes korkar ama bana herhangi bir şey ölümü hatırlatırsa kafamdan manyak gibi senaryo yazıp, sonra ağlamaya başlarım on saat susmam. Eğer ağlamazsam "Neden ağlamadın lan! Yoksa ?!! Yoksa falanca kişinin ölümü seni üzmez mi niye ağlamadın!" deyip kendi kendime sinirimden ağlarım. 


 5. İçimdeki ses konuşmaya başladığında benimle dost olduğunu zannedip ben de onla konuştum. Ama sonra arkamdan vurdu beni. Hiç susmadı ve hep kötü şeyler söyledi. Ben bunları önce kendim düşünüyorum sandım ama meğerse o ses hiç susmuyormuş ve hep kişi ne düşünürse tersini söyleyebiliyormuş ve kişi farkında olmazsa sinir krizleri geçirip ağlayabiliyormuş. Bunları aşmam zaman aldı.


 6. Bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsam yaparım, asla kim ne diyecek diye düşünmem. Karşılıklı ya da grup halinde konuşmalarda hiç susmam, ama kalabalık ortamda çoğunlukla konuşamam. Örneğin 200 kişilik anfide derse katılacaksam, bırakın katılmayı, katılma fikri aklımdan geçtiği an ellerim terler, kalbim çokkk hızlı atmaya başlar, kulaklarım uğuldar ve başım döner. Hele bir de banane lan deyip konuşmaya başlarsam sesim öyle bir titrer ki... Henüz bu durumun farkında olmadığım lise 1 de, 10 Kasım'da sunucuydum. Sesim o kadar titremişti ki herkes çok duygulanıp ağladığımı düşünmüştü.


 7. Örümcekler, cinayetler, katiller ve benzeri konular ilgi alanıma giriyor. Neden bilmiyorum.


  Ben de éLLa'yı mimliyorum. :)

21 Haziran 2011 Salı

Sabah günümün kötü geçeceğine inandım, evren beni cezalandırdı !

   Çookk karamsarım bu ara dostlar. Finaller bitince her şeyin düzeleceğini sanan bu naçizane bünye, büyük hayal kırıklığı yaşadı. Bütün terslikler üst üste gelir mi arkadaş ? Ne yapsam ne etsem bilemedim. Bugünü şanssız günüm ilan ediyorum. Bundan sonra 20 sayısına dikkat etmeye karar verdim. Aslında hiç böyle batıl inançlarım da yoktur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki benim çok garip bir ailem var. Dıştan normal görünen ama içte yalan rüzgarı kıvamında olan aileler var ya, geçin onları yavrularım. Dışta da içte de ne bok olduğu belli olan, bırakın yalan rüzgarını teksas kıvamında bir aile. Çekirdek aileden de bahsetmiyorum. Zaten annemle babam ayrı olduğundan kardeşim ve annemden oluşan bir çekirdek ailem, ve benim için tek başına dünyaya bedel bir sevgilim var. Ama sorun 2. dereceden akraba denen olaydan ibaret. 
   Kardeşim benim en büyük desteğimdir. Koca ailemde beni huzurlu hissettiren tek varlık tek dayanaktır. Annem şu arkadaş gibi olan mükemmel anne kıvamındadır. Ama gelin görün ki aile apartmanında yaşayınca hiç de uzak duramıyorsunuz diğerlerinden. Her neyse özet geçeyim dedim. 




  Bugün sevgilimle buluşacaktım. Terslikler sabahtan başladı. Bir türlü kalkamadım yataktan. Kalktım ne giyeceğimi bulamadım. Zamanım kalmadı oje süremedim. Erkeklere garip gelebilir bu yazdıklarım ama kızlar beni anlayacaklardır. Bu olanlar gıcık bir günün başlangıcına işarettir. Neyse çıktım zar zor bindim otobüse. 5 tane hanzo bağıra çağıra gülüyorlar mal mal hareketler. Buluştuk aşkla, otobüse bindik. Aşkla buluşunca her şeyin normale döneceğini sanmıştım ki asıl olay ondan sonra başladı. Hayatımda görmek isteyeceğim en son insanlar, annemin kuzenleri otobüsteydi. Ama otobüse biner binmezzz bir ses yankılanıyor. "AA Nora değil mi bu aa Noraa!!!" Ama bütün otobüs adımı öğrenmiştir o derece. Mecbur gittim yanlarına. Nasılsınız falan fıstık. Gel otur dediler yok erkek arkadaşımlayım falan dedim. Sonra arkamdan samimiyetsiz dediklerini duydum.  S**mden aşağı kasımpaşa yani. Zaten yarından itibaren bütün aile öğrenir sevdiceği. Ama yani 3 sene olmuş öğrenirlerse öğrensinler. En komiği de olayı kardeşime anlatırken en kötü ihtimali düşün kimi görmüş olabilirim dediğimde direk gördüğüm kişileri söylemesi oldu. O kadar bariz şekilde şanssızlıktı yani.


   Sonra eve geldim ve ne göreyim ??? Haydar ölmüş ! :((( Haydar kim mi ? Örümceğimdi. Bkz: Beni Benden Alanlar Part 2
   Artık kısmetse kağlumbağa alayım bare.

  Hayatımdan çıkarmak istediğim insanlar her zaman hayatımda olmaya devam mı edecekler ? İnsan evinde huzurlu olamayacaksa nerede olabilir ki başka ? Bıktım kinlerinden, nefretlerinden, dedikodularından, fesatlıklarından... İnsan ailesine güvenemeyecekse kime güvenebilir? Onların karşısında dik durmayacaksa dışarda, okulda, iş hayatında nasıl dik durur ? Ben böyle olmayacağım. Benim çocuklarım arkalarında kocaman güvenilir bir aile olduğunu bilecekler. Hayat kırsa da onları evlerine geldiklerinde iyileşecekler. Belki kendi ailem böyle olmasa ders alamayacaktım kim bilir ?