28 Nisan 2012 Cumartesi

Türkiye'de Klasik Gitarı Bu Kadar Iyi Çalanı Görmemiştim

     Bence bu çocuk Türkiye'de klasik gitarla Billie Jean çalabilen tek kişi. Baya da iyi çalıyor. Sadece yabancılardan mı dinleceğiz ! Dinleyin, paylaşın !



22 Nisan 2012 Pazar

20 lik Dis !

     Çokk mutluyum, çünkü tekrardan piyano çalmaya başladım. :) Gerçi inşaat seslerinden çaldığımı zor duyuyorum ama olsun. Bir de sınav dönemi kitap okumayı aksattım baya, hatta ne zamandır okuyamadım, şimdi onu da düzene soktum.
     Şu an kalkıp evi temizlemeli, çamaşırları toplamalıyım. Fark ettim de küçükken şimdi istemediğim ne varsa bir an önce olsun istemişim. Annem ütü yaparken o kadar çok isterdim ki yapmayı. Ama şimdi ev işlerini yapmak bazen çok sıkıyor. Ya da ne bileyim büyümek isterdim. Nedense 17 ve 20 yaşlarımı çok merak ederdim. Yalan yok merak ettiğime değmiş ama gerçekten her şeyi zamanında yaşamak güzel. Bir kuzenim var 6 yaşında. Şimdiden makyaja o kadar meraklı ki, sabah kalkıyor far ve rimel sürüyor, tabi bir de parlatıcı, çantası kolunda geziyor evde. Çok yanlış, çok vazgeçirmeye çalıştık ama yok. Bu yaşta böyleyse bizim yaşımızda neler yapacak çok merak ediyorum gerçekten. Ben bile far sürmüyorum!


     Sanırım maalesef 20 lik dişim çıkıyor. iki gündür bir ağrı var. Ama zararsız mı sadece çıkması ağrılı olduğu için mi yoksa çekilmesi gerektiği için mi gerçekten bilemiyorum. Çünkü öyle dayanılmaz bir ağrı değil, sadece kendini hissettiriyor. Yine de bir doktora gitmem lazım biliyorum ama diş doktoru sonuçta, istemiyorum. :(

21 Nisan 2012 Cumartesi

17 Diye Not Mu Olur !

     Bu kadar ara verdikten sonra öldüm sansanız yeridir gerçekten. Sınavlarım bir hafta önce bitti ve pek de iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim. Hatta üniversite hayatımda aldığım en düşük notu aldım. 17. Sınavın beşte birini bile yapamamışım diye diye gülme krizine girdim. Son bir hafta sürekli bir şeyleri düzenlemeye çalışmakla geçti. Dolaplarım, kitaplığım, çalışma masam... Her şey bomba atılmış gibiydi. Bu arada beni merak edip yazanlara çok teşekkürler. :) 


     Son bir kaç gündür sinir krizi geçirerek uyanıyorum çünkü bir alt katımızdaki inşaat sabahın 9 unda başlıyor hafta sonu olsa da. Öyle uyanıyorum. Dayımın dairesi olmasa küfür ederim derken bu sabah bastım küfürü hafta sonu yapılır mı a.q diye.


     Çok boktan günler geçirdim ama geçti. En azından mutluyum diyebiliyorum. Hatta en azından demeyeyim, mutluyum diyebilmek kadar büyük bir özgürlük yok bence. Canım sevgilim her zaman yanımdaydı, o olmasa ne yapardım bilmiyorum. Çok çok çok..... seviyorum.


     Dün gece iki çocukluk arkadaşım bizde kaldı. Annemde yoktu zaten. Oturduk, sohbet ettik, film izledik, sabahın 4 ünde yattık. Güzeldi yani :).


     

4 Nisan 2012 Çarşamba

Her Sey Eskisi Gibi Tatlı Olsa Simdi De.

     
     Biz küçükken akşam kapı çaldığında kardeşimle hemen kapıya koşardık. Çünkü bilirdik kim geldi. Kimoo diye bağırıp babamın sesini duyunca açardık hemen. Babamın kollarına atlardık. Babam da hep eli dolu dolu poşetlerle gelirdi. Çikolatalar, cipsler... ne seviyorsak getirirdi. İlk Nesquik getirdiği zamanı hiç unutmam. Her akşam annem süt ısıtırdı ve ılık süt hiç sevmezdim. Sonra o mucize gerçekleşti ve sütü mükemmel hale getirdi. :D 
     Bir çekmecemiz vardı mutfakta kardeşimle. İçi hep babamın getirdikleriyle dolu olurdu. Çok özledim o zamanları. Bir teorim var. Küçükken nasıl olursa olsun, büyüdükçe aileler çocuklarına zarar verir. Ne kadar vermek istemeseler de. Normaldir tabi, onlar da insandır sonuçta. Zaten ailenin mükemmel olamayacağını, normal bir insan olduğunu ve çocuklarının üzülmesine sebep olabilecek şeyler yapabileceğini kabul edip, yaptıkları için aileyi affettiği an büyür insan. Ama ne olursa olsun yalnız kalınmamalıdır. Kardeşim olmasa nasıl baş ederdim bilmiyorum. Hep can yoldaşım oldu. Ailemizin yaptığı saçmalıklarla dalga geçebildik birlikte. Kavga da ettik, birbirimizin en yakın arkadaşı da olduk büyüdüğümüz zaman. 
     Hani küçüklüğümüzü pek hatırlamayız da kısa kısa anlar olur ya hafızamızda kalan, işte öyle anlar var. Babam işten geldiğinde annemle sarılıp öpüştükleri bir anı hiç unutmam, nasıl mutlu olmuştum onları öyle görünce. Babam sadece bir kere el kaldırdı benle kardeşime, o da ertesi gün okula gideceğimize rağmen uyumadığımız için bacağımıza birer tane vurmuştu, acımamıştı bile. En son da annemle babamın ayrılmaya karar verdiği geceyi hatırlıyorum. Babamı sabah uyandığımda gece annemle konuşurken oturduğu koltukta hiç kıpırdamadan hala oturuyor bulduğum sabahı bir de. Ben gittim sarıldım, o da bana sarıldı. Sonraki gün eşyalarını toplamıştı zaten.
     Allah tüm sevdiklerime uzun ömür versin. Ama keşke her şey eskisi gibi tatlı olsa şimdi de. Ama bu fazla ütopik.

1 Nisan 2012 Pazar

Bir Ygs De Böyle Geçti

     
       Bu ara hayatımdaki tek değişiklik orman meyveli dondurma. Çok güzelmiş gerçekten. Yoksa ben hep maraş usulü insanıyım. Biliyorum yapmam gereken mimler var ama sınav döneminde soruları kopyala yapıştır mantıklı cevap yaz falan uzun geliyor ama sonra yapacağım söz veriyorum. :)


     Kardeşim bugün Ygs'ye girdi. Kendi sınavımı, sevgilimin sınavını en yakın arkadaşımın sınavını hatırlıyorum. Hepsinde stres oldum. Ama kardeşiminki çok farklıydı. Sanki o çaresiz, yardımıma muhtaç bir yavrucak. O çözsün soruları, ben yanında oturup masaj yapayım, başını okşayayım, hadi koç yaparsın diye sırtına vurayım falan istedim. Çok hüzünlendim lan. Askere nasıl göndereceksem ! 
     Birileri çıktı sınavdan. Ağlayanlar mı dersiniz, yürüdüğü yola bakmadığı belli olan dalıp gitmişler mi dersiniz, kriz geçirip daha Türkçe testinde çıkanlar mı dersiniz... Yine sıçmışlar çocukların ağzına belli ki. Ben de onların ağzına sıçayım. Türkçe'deki paragraflar bütün sayfayı kaplıyor, matematikte o leblebi soru dediklerimiz olmuş ceviz, kabuğunu bile kıramıyorsun ki yapasın. Çocukların yüzünden düşen bin parça, kimse yetiştirememiş. Lys'ye umut bağlamışlar. Yirim onları. Allah yardımcıları olsun.


     En uyuz olduğum, çalışması bile sinir bozucu olan dersimin sınavı, idare eder. Yarın çalışması en kolay dersimin sınavı var. Bizim notlar ses kaydı. Hocaların sesini kaydedip kırtasiyeye veriyorlar, onlar da bilgisayardan yazıp nur topu gibi süper notlar çıkarıyor üç kısım halinde. Evde derse girmiş gibi okuyorsunuz. Ama bölüm ağır olduğundan o notlar bile yetmiyor sınav dönemlerinde. 


     Sevgilimin cumartesi sınavı vardı. Salon baya gerginmiş. Sanırım bir çocuğa kopya çekiyor muamelesi yapıp numarasını almışlar. Asistan hocalar yapıyor bunu. Çocuk da gitmiş kürsünün oraya "hayatıma sıçtınız" mı bilmemneye sıçayım mı öyle sıçmalı bi laf etmiş. Kalemi de hocaya fırlatmış. Kalem hocanın göğsüne çarpıp yere düşmüş. Kadın başını kaldıramamış yerden o derece. Öğrenciler atarlı yani :D Hukuk fakültelerinde bölümün verdiği özgüvenden mi, yoksa zamanında yapılan devrim faaliyetlerinden mi etkileniyor öğrenciler bilmiyorum ama baya cesur olabiliyorlar. En küçük bir şeyde yürüyüşler, eylemler, sanki bir şey değiştirebileceklermiş gibi. Bilmiyorum belki de ben fazla sessiz duruyorum. 


     Neyse işim olmaz zaten, şu okul bitsin de gidelim. Sınav dönemi olan herkese başarılar :))