9 Aralık 2011 Cuma

Bu ara çok komik şeyler oluyor.

    Nasıl oluyor anlamıyorum gerçekten ama bu ara çok çok komik şeyler oluyor. İnsanlar saçmalıyor, saçmalayanlar eleştiriliyor, sonra eleştirenler eleştiriliyor. Ama asıl komik olan, kimse işin aslını astarını bilmiyor.
    Hani ağzımıza sakız olan, moda ve makyaj bloglarını eleştiren blogger var ya, nasıl o kadar tepki aldı biliyor musunuz ? Tepki aldı çünkü insanlar yazıyı okudu. Okudular çünkü o insanlar o bloggerın izleyicisiydi. Ne kadar komik aslında, o kadar izleyicisi var, kitapları satıldı ama bunların olmasını sağlayan kişilerden çoğu da moda ve makyaj bloggerı çıktı. Ben olsam utanırdım. 
    Sonra Okan Bayülgen'e pucca konuk oldu. Çocuk yapmak istiyoruz, evlenmek istiyoruz dedi. Kitabın sonu için evlilik teklifi bekledim ama mutlu son olmadı dedi. Çocuk yapmak için adama ihtiyacımız var dedi. Okan lazanyaya neden evlenmek istiyor blogger kızlar dedi. Lazanya da sadece blogger kızlar değil dedi. Yani blogger kızlarla bir alakası yok. Bütün kızlar evlenmek istiyor demeye getirdi. Ve o kadar doğru söyledi ki. Abi itiraf edin hangi kız istemez şöyle romantik bir senaryo ? Erkek kızla mükemmel vakit geçiriyor, hatta kız onun için o kadar özel ki evlenmek için seçiyor onu. Çiçekler sürprizler derken çok orijinal bir şekilde evlenme teklif ediyor. Çok romantik, çok güzel bir düğünle evleniyorlar, süper tatlı çocuklar falan. Ben istemiyorum bu hayatı diyen var mı ? Yok zaten varsa da normal değil bence. Sonra bir yazı yazıldı. Altına yorumları döşediler ve hiçbirinin olayla ilgili tam bir bilgisi yoktu. Programı izleyen de çok azdı.
    Ama bu olanların sadece blog dünyasıyla ilgisi olduğunu mu düşünüyoruz ? Tabi ki hayır. İnsanların gerçeği bilmeseler bile birini mağdur seçip onun üstüne gitme gibi, aslını astarını bilmeden galeyana gelme gibi bir huyu var. Ben lazanyaya tepki gösteren ve bundan gurur duyan, birlik olmuş ve yorumlarla da bu birliği destekleyen gruptan olmaktansa karşılarındaki az kişiden olmayı tercih ediyorum ve bununla gurur duyuyorum. Görmeden inanmama lafının bir anlamı olmalı değil mi ? Hatta gördüğünden bile şüphe et. Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilirken sen görmediğin hakkında nasıl konuşuyorsun ? Ne dedikodu meraklısı, ne gaza gelen bir milletiz biz böyle ? 
     Galata olayında da aynısı olmadı mı ? Hatta şu yazımda da işin görünmeyen ama gerçek yüzünü yazmıştım. Herkes polisleri suçlamıştı ama kimse meydanın ortasına işeyen ve işedikleri yerde sevişen insanları suçlamamıştı. Neden ? Çünkü belirli bir çoğunluk olduğu zaman kimse azınlığın içinde bulunmak istemez. E hani bir düşünceyi çok kişi savunuyorsa yanlış olmasından korkmamız gerekiyordu. Yok ama bizde kimse göze alamaz bunu.
    İnsanlar hiç, bir olayın, bir durumun altında yatan sebebe bakmıyorlar, sebeple ilgilenmiyorlar. Hatta olayı bile doğru düzgün görmüyorlar. Nasıl duymuşlarsa ona inanıyorlar. İşin aslı çok farklı olabiliyor. Blogda yanlış yapmak, yanlış yorumlamak sorun değil o kadar. Aman tanımıyorum bile ne kaybederim diyor olabilirsiniz. Ama gerçekten kaybettiğiniz şey sizin karakterinizle ilgili. Bu bakış açısıyla gittikçe blogtaki kişilerden çok daha fazlasını kaybedersiniz. Hem de istemeseniz de siz zarar görürsünüz.






     Normalde bakkaldan ekmek çalan birine kızabilirsiniz. Victor Hugo'nun "Sefiller" ini okuduktan sonra ben hiç kızamadım. Acaba o insan ne yaşıyor da bir liralık ekmeği çalmak zorunda kalıyor ? Hırsız diye yaftalamak kolay ama gidip yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak, yardım etmek zor geliyor değil mi ? 
     Bunların gerçekten bloggerlarla falan ilgisi yok. İnsanlar yanlış bir kanı etrafında birleşiyorlar ya, o zaman ne kadar çirkin göründükleriyle ilgisi var. Bu sefer midem gerçekten bulanıyor.

6 yorum:

  1. birde şu yazıya bakmanı öneririm :)
    http://bikot-bitisort.blogspot.com/2011/12/acele-koca-aranyor.html
    iki farklı bakış açıcı okumak benim hoşuma gitti.

    YanıtlaSil
  2. Canımsın. Teşekkür ederim. Beyni olmayanların anlamasını beklemek zor. Onlar taktik yapmaya devam etsin.

    -ben evlenmek istemiyorum yeaaa

    demeye de devam etsinler. tırnak boyasınlar. çirkin yüzlerini makyajla kapatsınlar. peki ya bu derece iftira atmaya odaklanmış kirli yüreklerini ne ile kapatacaklar?

    yazık.

    YanıtlaSil
  3. tansumut evet haklısın bu da güzel bir bakış açısı kısmen katılıyorum da zaten ama benim garipsediğim insanların daha programı bizle izlemeden çirkinleşmeleri, orada pucca nın söyledikleri daha saçma bence. okan bayülgen de resmen ters köşe yapmak için soru soruyor.

    Lazanya onlar sadece bu konuda değil hayatlarının her alanında aynı şeyi yapmaya devam edecekler, asıl zararı sonra kendileri görecek. Senin söylediklerin puccanın söylediklerinn yannda hiç kalır ama kmseona laf etmez çünkü çoğunluk sana laf etti. Sorun da burada zaten.

    YanıtlaSil
  4. Yazıyı yazan kız, "Peki bu programa bağlanıp şuursuzca “Biz blogger kızlar evlenmek istiyoruz çocuk yapmak istiyoruaaaz.” diyen kıza ne demeli?" demiş ama sanırım yayını dinlememiş. Çünkü öyle bir cümle kurmadım.

    Kitaplardan sadece Pucca'yı okudum. Yazıyı yazdığı şekilde kitap yazmış sanırım kimsenin dikkatini çekememiş ki böyle bir sataşma yapmakta kendinde hak görmüş ve reklam peşine düşmüş. Ama benden fayda yok :)

    Beni bilenler olarak rica ediyorum sizden, bu tarz yorumlarla bize aktarılmaya çalışılan reklam linklerini lütfen yayınlamayın.

    Bu kızcağızlar, sevgili hakkında hiç konuşmuyor. Hiç aşık olmuyor, hiç sevmiyor ve hiç evlilik hayali kurmuyorlar sanırım.

    Bir kişi de lazanyanın blogunda evlilik üzerine bir açıklama yok demedi. Çünkü çamur at izi kalsın taktiği ile takipçi arttırmaya çalışıyorlar.

    Ben her zaman aşktan, sevgiden, sevgiliden yazmışımdır çizmişimdir. Daha sevgili hakkında istediğim yere gelmemişken nasıl evlenmek için konuşabilirim ki?

    Ağzı olan konuşuyor işte.

    YanıtlaSil
  5. Haklısın. takipteyim seni.

    YanıtlaSil
  6. Profösör teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Olumlu, olumsuz tüm fikirlerine açığım. Yazdığım hiçbir şeyde kötü niyetli olmadığımı unutma :)