Bugün birkaç aydır görmediğim lise arkadaşlarımla buluştum. Anladım ki arkadaşlık onlarmş, içten gülmek onlarmış, samimi sohbet onlarmış. O kadar özlemişim ki böyle söylediklerinin altında başka anlam aramam gerekmeyen insanlarla olmayı. Yanlarında gerçek bendim. Huzurluydum, güvenliydim. Bana bir şey olsa benim için gerçekten endişelenecek insanlardı onlar. Lisede çok şey yaşandı hatta sonrasında da ama gerçek arkadaşlık böyle demek ki. Neler yaşanırsa yaşansın bir araya gelindiğinde birlikte büyüdüğümüzün bilinciyle davranabilmek yani. Üniversitede o kadar huzursuzum ki. Karnımın ağrısından ders dinleyemedim geçen gözümden yaş geldi ama kimse dönüp neyin var demedi. Neden? Hayvanlar çünkü. Önemli değilim onlar için. Onlar da benim için önemli değil. Özlemişim var olduğumu hissetmeyi. Üniversitede hissedemiyorum ben bu duyguyu. Varım, oradayım, konuşuyoruz, dedikodu yapıyoruz sinsi gibi, ama kimse kendinden bahsetmiyor. Herkes başkalarından bahsediyor. Samimiyetsizlik var işte. Geçen tanımadığımız bir kız yanımıza oturdu. Kaşlarını çizdirmiş, gözleri lenslii, gudubet bişey. Arkadaşımın adı Eda olsun. Geldi Eda'yla bana saçlarından bahsetmeye başladı. Geçen dönem bakır rengiydi benim saçlarım hatırlamıyor musunuz dedi. Eda önce yok bu renk de güzel falan filan dedi. Kız gittikten sonra da ayy işim gücüm yok saçlarını mı takip edicem dedi. Ama aynı gün bana senin saçların bi ara kızıldı demişti. Beni takip etmiş gayet de. Neyse işte kim bilir benim yüzüme nasıl söylüyorlar arkamdan ne söylüyorlar diye düşünüyor insan haliyle. Nefret ediyorum işte. Mal mısınız lan!
Çok saçma gelebilir şimdi söyleyeceğim şey ama, geçen gün bir şey düşündüm. Mesela ben şu insana güvenirim şunu şunu emanet edebilirim diyoruz ya, bence gerçekten güvenilecek insanı bulmak için şu soru sorulmalı. Ben bu insana mutluluğumu emanet edebilir miyim? Bir düşünün. Karşınızdakine yaşadığınız, sizi mutlu eden bir şeyi anlattığınızda, karşınızdaki kişi gerçekten sizin için mutlu mu oluyor yoksa neden o yaşamış da ben yaşamadım mı diyor? Gerçekten mutluluğunuzu paylaşan kişiyi anlamak çok zor bence. Gözlerinizin içine bakarak mı dinliyor? Gözlerini kaçırıyorsa bence çoktan sizin yaşadığınız şeyi kendi hayatına kopyala yapıştır yapmıştır bile. Ben düşündüm de gerçekten somut şeyleri bir kenara bırakıp soyut şeyler üzerinde düşünürsek anlayabiliriz ancak samimiyeti. Mutluluk da aynen böyle işte. Çok önemli. Mutlu olmak için yaşıyoruz. Ya da hakkını vererek yaşamamız için mutlu olmamız şart. Sonuçta en önemli şey mutluluk. Hislerinizi, özellikle mutluluğunuzu emanet edebileceğiniz kişiye güvenin sadece, gerisine mutlu olduğunuzu bile söylemeyin. Söyledikçe mutsuz olursunuz. Ben mesela özellikle sevgilimle aramın iyi olduğunu söylememeye çalışırım. Söyledim ya hemen akşamında kavga ederiz çünkü. Çok sinir bozucu.
Farkındayım evet mutluluk kelimesini ilk defa bu kadar çok kullandım xD.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Olumlu, olumsuz tüm fikirlerine açığım. Yazdığım hiçbir şeyde kötü niyetli olmadığımı unutma :)